1885’ten yana, 130’dan fazla pazarda 53 bin 500 çalışanıyla, insan ve hayvan sağlığında, ‘Nesiller Boyu Yaşamları Dönüştürme’ amacıyla, uzun soluklu ve sürdürülebilir inovasyonlar üzerinde çalışarak hastalar için değer yaratan Boehringer Ingelheim, geçtiğimiz yıl Türkiye’deki 30. yılını kutladı. Şirketin genel müdürü Okan Güner ile Boehringer Ingelheim’ın Türkiye’deki bu 30 yıllık yolculuğu hakkında konuştuk.
Boehringer Ingelheim geçtiğimiz yıl Türkiye’deki 30. yılını kutladı. Bu 30 yıllık serüveni sizden biraz dinleyebilir miyiz, Boehringer Ingelheim geçen bu 30 yılda Türkiye’de nasıl bir gelişim gösterdi?
Boehringer Ingelheim, 1885’ten yana, 130’dan fazla pazarda 53 bin 500 çalışanıyla, insan ve hayvan sağlığında, ‘Nesiller Boyu Yaşamları Dönüştürme’ amacıyla, uzun soluklu ve sürdürülebilir inovasyonlar üzerinde çalışarak hastalar için değer yaratıyor.
Geride bıraktığımız 2024 yılı, Boehringer Ingelheim Türkiye için çok kıymetli bir kilometre taşıydı. Türkiye’de faaliyet göstermeye başlayışımızın 30. yılını kutladık.
Kurulduğumuz 1994 yılından bugüne, başta Tip 2 diyabet olmak üzere kardiyovasküler ve metabolik hastalıklar, solunum hastalıkları ve merkezi sinir sistemi hastalıklarını odağımıza alarak, 300’ün üzerinde çalışanımız ile toplumun sağlık ihtiyaçlarına yanıt verecek kapsamlı ve inovatif çözümler üretiyoruz.
‘Nesiller Boyu Yaşamları Dönüştürecek İnovasyon’ misyonumuzla, hastaların şimdi ve gelecek nesillerde yaşamlarını iyileştirmek için çığır açan ilaçlar ve hizmetler sunmayı hedefliyoruz. Gelişmekte olan bilimi ve yeni ilaçları keşfetmek, bunu yaparken de sonuçları iyileştirmek için uzun vadeli bir vizyon takip ediyoruz. Bu vizyon doğrultusunda geleceğin sağlık sorunlarını belirleyerek bu alanlarda nerelere odaklanacağımızı belirliyoruz. Hastalar için bir sonraki atılımları hızlandırmak adına küresel yaşam bilimleri ekosistemindeki ortaklarla birlikte çalışıyoruz.
Boehringer Ingelheim olarak, hasta odaklı anlayışımız ile benzersiz bir hekim deneyimi sunmak, en önemli hedeflerimiz arasında yer alıyor. Benzersiz bir hekim deneyimi oluşturmanın, her bir paydaşın istek ve ihtiyaçlarına yönelik özelleştirilmiş bir etkileşim ağı yaratmak ile mümkün olduğuna inanıyoruz. Bunun için hekime özel bilgilendirmeleri doğru zamanda ve doğru kanal üzerinden yaparak etkin iletişime önem veriyoruz. Bu amaçla Boehringer Ingelheim olarak dijital dönüşümü, faaliyetlerimizin odağına alıyor, çoklu kanal etkileşimimizi bütüncül bir kanal yolculuğuna dönüştürerek hekimlerin hastalarını, hastalık yolculukları boyunca inovatif ürünlerimizle tedavi etmelerine destek oluyoruz.
Örneğin, 2024 yılında dijitalleşme dönüşüm hedeflerimiz doğrultusunda hayata geçirdiğimiz ‘İnteraktif Video Projesi’ ile Stevie Awards’ta Altın Ödül’e lâyık görüldük. Projemiz, özellikle göğüs hastalıkları alanında faaliyet gösteren sağlık profesyonellerinin nadir bir hastalık olan İdiopatik Pulmoner Fibrozis (İPF) yani akciğer sertleşmesi hastalığı konusunda bilgi edinmelerini ve deneyim kazanmalarını hedefliyordu. Yenilikçi çözümlerle paydaşlarımızı buluşturduğumuz projemiz kapsamında, uzmanların tanı ve tedavi süreçlerinde gerek duydukları bilgilere hızlı bir şekilde erişmelerini ve hastanın durumuna uygun spesifik aksiyonlar almalarını sağlamış olduk.
Boehringer Ingelheim olarak hastaların ihtiyaçlarına fayda sağlamak üzere hekimlerimize en güncel verileri sunmak için dijitalleşmenin gücünden en etkin şekilde yararlanmayı hedefliyoruz. Bu hedefimiz doğrultusunda 2022 sonu itibarıyla iş süreçlerimizde yapay zekâ tabanlı sistemleri de kullanmaya başladık.
Önümüzdeki süreçte de bu konudaki kararlılığımızı sürdürecek; bilim, inovasyon ve sürdürülebilir büyüme ilkelerimiz doğrultusunda, insan ve hayvan sağlığı alanlarında, yaşamları iyileştirecek projeler ve ürünlerle toplumsal sağlığa fayda sunmaya devam edeceğiz.
Boehringer Ingelheim Ar-Ge ve klinik araştırmalar için yıllık cirosunun ne kadarını ayırıyor? Bu alana verdiği önemi ve yatırımlarını anlatır mısınız?
Ar-Ge alanında dünya çapında sektörün en büyük yatırımcılarından biri olarak yeterli tedavi seçeneği kısıtlı hastalıkların tedavisine yönelik yenilikçi ilaçlar ve çözümler geliştirmeyi ana odağımıza alıyoruz. Bu misyon doğrultusunda, 2023 yılında net konsolide satışlarımızın yüzde 22,5’ini Ar-Ge harcamalarına ayırarak 5,8 milyar Euro ile global ilaç pazarında en yüksek orana sahip ikinci şirket olduk. Bu güçlü performans, küresel sağlık sistemine sağladığımız katkının yanı sıra, araştırma ve yenilikçilik alanındaki öncü rolümüzü de ortaya koydu.
Şirketimizin 140 yıllık mirasından aldığımız güçle, ülkemizde de 2024 yılı itibarıyla 50’den fazla merkezde klinik araştırma çalışmalarımıza devam ediyoruz. Amacımız, Türkiye’deki sağlık ekosistemine daha fazla değer katmak, hastalarımıza daha hızlı ve etkili çözümler sunmak olarak öne çıkıyor. Bu süreçte, paydaşlarımızla kurduğumuz güçlü iş birliği, ülkemizin bilimsel kapasitesini artırma yolundaki kararlılığımızı pekiştiriyor.
Boehringer Ingelheim’ın sosyal sorumluluğa ve toplumsal sağlığın sürdürülebilirliğine bakış açısı ve bu alandaki önemli projelerinden bahseder misiniz?
Boehringer Ingelheim olarak Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ile uyumlu ‘Nesiller Boyu Sürdürülebilir Kalkınma’ stratejimiz çerçevesinde sürdürülebilir bir geleceğe katkıda bulunmak amacıyla iş birliklerinin ve uzun vadeli ortaklıkların gücüne ve değerine odaklanıyoruz. Bu doğrultuda da çerçevemizi “Daha Fazla Sağlık, Daha Fazla Potansiyel ve Daha Çevreci” olmak üzere üç temel eksende şekillendiriyoruz.
Özellikle dezavantajlı topluluklarda sağlık hizmetlerine erişimi yaygınlaştırmayı görev ediniyoruz. Hedefimiz, 2030 yılına kadar 50 milyon insanın daha sağlık hizmetlerine erişimini sağlamak. Bulaşıcı olmayan hastalıklarla mücadeleye 35 milyar Euro, yeni ortaya çıkan bulaşıcı hastalıklara ise iş birlikleri aracılığıyla 250 milyon Euro yatırım yapmayı taahhüt ediyoruz.
Boehringer Ingelheim Türkiye olarak da global sürdürülebilirlik vizyonumuz ekseninde, yerel ihtiyaçlara uygun projeler hayata geçiriyoruz.
2023 yılında yaşadığımız ve 11 ili etkileyen deprem felaketinin ardından Boehringer Ingelheim Türkiye olarak sadece ilaç desteği sağlamakla kalmadık ve aynı zamanda ‘Daha Fazla Sağlık’ eksenimiz doğrultusunda Gaziantep Nurdağı’nda bir sahra hastanesi kurulmasına koşulsuz destek verdik. Bu hastane, 25 yatak kapasitesine sahip olup, mobil cerrahi ünitesi, acil servis, ameliyathane, radyoloji ünitesi, eczane ünitesi, triyaj odaları ve laboratuvarlarıyla günlük 700 hastaya hizmet verebilecek şekilde tasarlandı. 71 sağlık personelinin görev yaptığı bu hastaneyi, tüm altyapısı tamamlandıktan sonra T.C. Sağlık Bakanlığı’na devrettik. Bu, bölgedeki acil sağlık hizmetlerinin sürekliliğini sağlamak adına attığımız kritik bir adımdı.
Benzer bir inisiyatifle hayvan sağlığı alanında da sorumluluğumuzu yerine getirdik. Depremden etkilenen Gaziantep İslahiye’de bir veteriner kliniği kurarak, bu kliniği Türkiye Veteriner Hekimler Birliği’ne hibe ettik. Bununla sınırlı kalmadık ve zoonoz hastalıkların önlenmesi ve hayvan sağlığının korunması amacıyla bölgedeki hayvanlar için ilaç bağışları gerçekleştirdik. Bu ve buna benzer çalışmalarımızla “Daha Fazla Sağlık” vizyonumuz çerçevesinde toplumsal fayda yaratmaya devam ediyoruz.
‘Daha Fazla Potansiyel’ vizyonumuz ekseninde ise çocukları ve gençleri destekleyen projelerimizle fark yaratıyoruz. Koruyucu aile hizmet modelinden faydalanan bireyler öncülüğünde kurulan Korunma Altında Yetişen Gençler ve Koruyucu Aile Derneği (Kalben) ile iş birliği yapıyoruz. Kalben’in ‘Ekinlik Adası Kalben Çocuk Köyü’ projesinin destekçilerinden biri olarak, geçtiğimiz Ağustos ayında ön açılışı yapılan bu çocuk köyünde gönüllü çalışanlarımızla yer aldık ve çocukların sosyal gelişimlerine katkı sunduk. Bu tür projelerle, genç nesillerin geleceklerine daha umutla bakabilmelerine destek olma sorumluluğumuzu yerine getirmeye devam edeceğiz.
Gönüllülük faaliyetleri, kurum kültürümüzde önemli bir yer tutuyor. Bu kapsamda çalışanlarımızın topluma daha fazla katkı sunmalarını sağlamak amacıyla, her çalışanımıza yılda 3 gün ücretli gönüllülük izni veriyoruz. Bu sayede, çalışanlarımız kişisel deneyimlerine, becerilerine ve ilgi alanlarına uygun gönüllülük çalışmalarında yer alma fırsatı buluyor. Böylelikle hem çalışanlarımızın kişisel gelişimini destekliyor hem de çalışanlarımızın kendilerini keşfederek topluma katkı sağlayabilecekleri yönlerini açığa çıkarmalarına imkân sağlıyoruz.
Boehringer Ingelheim’ı çalışanlarına değer veren bir firma olarak tanıyoruz, geçtiğimiz yıllarda bu alanda da ödüllere layık görüldünüz. Şirketin İK süreçlerinin temelinde neler var? Mutlu çalışanlar yaratmak için neler yapıyorsunuz?
140 yıllık tarihimize baktığımızda Boehringer Ingelheim’da kurum kültürümüz, her zaman çalışanlarımızın esenliğini odağına almış ve onları destekleyen bir anlayış temelinde şekillenmiştir. 1902 yılında kurucumuz Albert Boehringer, çalışanlarımız için ilk sağlık sigortası planını hayata geçirmiştir. Bu adım, çalışanların refahına verilen önemin bir göstergesi olmuştur. Takip eden yıllarda çalışan haklarını güçlendiren birçok yenilik hayata geçirilmiştir. 1903 yılında şirket lojmanları, 1905 yılında emekli çalışanlar için yardım fonu, 1909 yılında ise engelli çalışanlar için bir vakıf kurulmuştur.
1910 yılında, çalışanlara yılda 14 gün ücretli izin hakkı tanınmış ve seyahat masrafları için ödenek sağlanmıştır. Bu dönemde Albert Boehringer, çalışanlarının tatil yaparak dinlenmesini teşvik etmek amacıyla, tatil dönüşünde kendisine bir kartpostal göndermelerini istemiştir. Bu nahif gelenek, şirketimizde onlarca yıl boyunca sürdürülmüştür. Ayrıca, 1912 yılından itibaren 20 yıldan fazla hizmet veren çalışanlara emeklilik maaşı hakkı tanınmıştır. Bu gibi öncü uygulamalar, şirketimizin neredeyse 1,5 asra ulaşan tarihinde çalışanlarına verdiği değerin önemli çıktılarıdır.
Bizler de bugün çalışan esenliğini ve mutluluğunu sürdürülebilir kılmanın en önemli geleneklerimizden biri olduğu bilinciyle hareket ediyor ve aradan geçen uzun yıllara rağmen bu anlayışımızı sürdürüyor olmaktan gurur duyuyoruz.
Boehringer Ingelheim olarak 140 yıldır çalışanlarımıza güvenilir, kapsayıcı, geliştirici ve destekleyici bir çalışma ortamı sunuyoruz. Bu çalışma ortamının temelini ise ‘önce insan’ odaklı uygulamalarımız oluşturuyor.
Çalışanlarımızın, Boehringer Ingelheimlı olmak konusundaki tutkularını ve mutluluklarını sürdürülebilir kılmak adına fark yaratan projelerimizi çalışma koşullarını da gözeterek düzenli olarak geliştiriyor, yeniliyoruz. Şirketimizin 140 yıldır devam eden başarılarının arkasında, işini tutkuyla yapan ve en önemli ilham kaynağı ‘yaratıcılık ve gelişim’ olan yetenekli çalışanlarımız olduğunu biliyoruz. Onların yaratıcılıklarını artırmak ve sürdürülebilir bir şekilde gelişmelerini sağlamak adına, kurum kültürümüzün odağında öğrenme ve gelişim programları sunuyoruz. Ayrıca, çalışanlarımızın esenliğini, mutluluğunu artırmaya yönelik uygulamalar ve global kariyer fırsatları oluşturmak da en iyi iş veren olma yolunda izlediğimiz stratejilerin başında yer alıyor.
Bu kapsamda, değişen koşullara ve ihtiyaçlara göre pek çok yenilikçi modeli hayata geçiriyoruz.
Her yıl yaz aylarında uyguladığımız ‘Esnek Cuma’ uygulamasıyla çalışanlarımızın Cuma günleri mesailerini saat 15:00’te tamamlamalarına olanak sağlıyoruz. Bu sayede çalışanlarımız, hafta sonuna erken ve keyifli bir başlangıç yapabiliyorlar. Trafik sorunu yaşamadan sevdikleriyle daha fazla vakit geçirebiliyor, yenilenme ve dinlenmeye daha fazla vakit ayırabiliyorlar.
Bunun yanı sıra, çalışanlarımızın yaz aylarında daha esnek çalışma koşullarına sahip olabilmeleri için Temmuz ve Ağustos aylarında 4 hafta boyunca istedikleri yerden çalışma imkânı sunuyoruz. Ayrıca, yıl boyunca ayda 10 gün uzaktan çalışma hakkı tanıyarak esnek çalışmanın rutinlerimizin kalıcı bir parçası olmasını destekliyoruz.
Çalışanlarımıza yasal izinlerin ötesinde ek izin olanakları sunarak, iş-yaşam dengesini sağlamalarına destek oluyoruz. Bu kapsamda, ilk 5 yıl için çalışanlarımıza yasal izinlerine ek olarak 1 hafta ilave yıllık izin veriyoruz. Ayrıca, ‘Boehringer Ingelheim’da Yeniyim’ izniyle, yeni işe başlayan tüm çalışanlarımıza bir yılını doldurmalarını beklemeden 10 günlük esenlik ve iş-yaşam dengesi izni sağlıyoruz. Aile değerlerine verdiğimiz önem doğrultusunda, yeni baba olan çalışanlarımıza yasal babalık izinlerinin yanı sıra 20 iş gününe kadar tam ücretli babalık izni sunuyoruz. Bu uygulamalarla çalışanlarımızın hem kişisel hem de profesyonel yaşamlarındaki dengeyi korumalarını destekliyoruz.
Çalışanlarımızın özel yaşamlarında karşılaştıkları çeşitli ihtiyaçlara yönelik olarak hayata geçirdiğimiz ‘Çalışan Destek Programı’ ile psikolojik danışmanlık, veteriner danışmanlığı, ev ve bahçe bitkileri bakımı gibi konularda online danışmanlık hizmetleri sunuyoruz. Bu hizmetlerle, çalışanlarımızın yaşam kalitesini artırmayı ve özel yaşamlarındaki gereksinimlerini desteklemeyi amaçlıyoruz.
Çeşitlilik, Hakkaniyet ve Kapsayıcılık, Boehringer Ingelheim’ın kimliğinin ayrılmaz bir parçası. Temel değerlerimiz olan empati, saygı, tutku ve güvenle, inovasyon, değer yaratma ve sürdürülebilir büyüme için büyük önem taşıyan çeşitli, iş birliğine dayalı, açık ve kapsayıcı bir çalışma ortamı geliştiriyoruz.
Çeşitlilik anlayışımızı destekleyecek şekilde 53 binden fazla çalışanımızın yüzde 50’sini kadınlar oluştururken, yönetici seviyesindeki kadın çalışan oranımız ise yüzde 40 olarak öne çıkıyor.
Yanı sıra, 136 farklı milletten çalışanımızla çeşitliliğe kucak açıyoruz. Farklı kuşakların birbirlerinden beslenmesinin ve öğrenmesinin oldukça değerli olduğunu biliyoruz. Bugün çalışanlarımızın yüzde 48’ini Y kuşağı, yüzde 43’ünü X kuşağı ve yüzde 8’ini ise Boomer’lar oluşturuyor.
Boehringer Ingelheim olarak çalışanlarımızın mutluluğunu, topluma katkıyı ve sürdürülebilirliği odağımıza alarak ilerliyoruz. Gösterdiğimiz faaliyetlerle bireylerin çalışmayı arzuladığı bir şirket olarak öne çıkmak, çalışan memnuniyetiyle ilgili değerlendirmelerde ödüllere layık görülmek ve takdir toplamak bu konuda gösterdiğimiz özverili çalışmaların somut bir yansıması olduğundan bizim için büyük bir gurur kaynağı oluyor.
Bu ödüllere değinmek gerekirse, Top Employers Institute (En İyi İşverenler Enstitüsü) tarafından art arda dördüncü kez “Global En İyi İşveren” seçilerek bu alandaki öncülüğümüzü bir kez daha gözler önüne sermiş olduk. Çalışanlarımıza sunduğumuz kapsamlı öğrenme ve gelişim imkanları sayesinde 2024 yılında dünya çapında sadece 17 şirkete verilen bu prestijli ödüle layık görüldük.
Bu başarının yanı sıra, En İyi İşverenler Enstitüsü tarafından Hindistan, Orta Doğu, Türkiye ve Afrika ülkelerini kapsayan IMETA Bölgesi’nde ilk kez verilen ‘Bölgesel En İyi İşveren’ ödülüne lâyık görülmenin de mutluluğunu yaşadık.
Ayrıca, Great Place To Work Enstitüsü tarafından açıklanan ‘Yılın En İyi İşverenleri’ listesinde Boehringer Ingelheim Türkiye olarak yer almak, çalışan odaklı yaklaşımımızın bir diğer önemli göstergesi oldu.
Bu önemli başarılar, çalışan dostu İK politikalarımızı daha da ileri taşıma motivasyonumuzu artırıyor. Bu doğrultuda, çalışanlarımızın mutluluğunu ve profesyonel gelişimlerini destekleyen uygulamalarımızı hayata geçirmeye devam edeceğiz.
Kendi içinizden liderler yetiştirme, çalışanlarınıza globalde fırsatlar sunma gibi konularda nasıl bir yaklaşım sergiliyorsunuz?
Sürdürülebilir bir model doğrultusunda çalışan gelişimine katkı sağlamak ve çalışanlarımızın kariyer yolculuklarını bir adım öteye taşırlarken onların yanlarında olmak, Boehringer Ingelheim olarak yüksek önem atfettiğimiz bir konu.
Çalışanlarımızın kariyer yolculuklarında onları desteklemenin, her bireyin kendine özgü gelişim hedefleri olduğunun farkında olarak mümkün olduğuna inanıyoruz. Kendi içimizdeki liderleri keşfetme ve geliştirme safhasında bu anlayışla hareket ediyor, yenilikçi ve özel olarak tasarlanmış programlarla onların profesyonel ve kişisel gelişimlerini destekliyoruz.
Bu kapsamda hayata geçirdiğimiz Tersine Mentorluk Programı, farklı jenerasyonlar arasında bilgi ve deneyim paylaşımını teşvik ederek iş birliğini ve öğrenim kültürünü güçlendiriyor. Bunun yanı sıra Boehringer Ingelheim Üniversitesi Sanal Kampüsü ile çalışanlarımıza, kendi ilgi alanlarına ve bireysel yetkinliklerine göre şekillendirilen eğitim içerikleri sunuyoruz. Liderlik akademisi programlarımızla ise liderlerimizin kariyerlerindeki farklı evrelere uygun çözümler sunarak gelişimlerine rehberlik ediyoruz.
Çalışanlarımızın yeni bilgiler, yetenekler ve beceriler edinmesini desteklemek amacıyla uzun süreli bireysel eğitim fırsatları sunuyoruz. Bu kapsamda hayata geçirilen Bİ-LET Programı, sahada satış temsilcisi olarak görev yapan arkadaşlarımıza stratejik düşünme, proje yönetimi, koçluk yetkinliği, kişisel farkındalık, analitik bakış açısı ve etkileme becerileri gibi alanlarda değerli eğitimler sağlıyor. İki yıl süren bu kapsamlı programımız sayesinde çalışanlarımız hem bireysel hem de profesyonel anlamda kendilerini geliştirerek yeni donanımlar kazanıyor.
Hayata geçirdiğimiz bu uygulamalar ile çalışanlarımızın potansiyellerini keşfetmelerine ve iş hayatında göstermiş oldukları başarıları uzun vadede de sürdürebilmelerine olanak sağlıyoruz.
Ayrıca çalışanlarımıza global ekiplerle birlikte çalışma fırsatı da sunuyoruz. Global ekiplerin projelerine ve iş atmosferlerine dahil olmak, çalışanlarımızın yalnızca iş hayatındaki deneyimlerine katkı sunmakla kalmıyor, aynı zamanda farklı kültürleri ve ülkeleri yakından tanıyarak yaşamları boyunca onlara faydalı olacak unutulmaz tecrübeler edinmelerini sağlıyor. Bu doğrultuda Türkiye ekibimizden pek çok çalışma arkadaşımızı gösterdikleri performans ve özverili çalışmalar neticesinde bir sonraki kariyer basamaklarına uğurladık. 2024 yılında, toplamda 6 çalışma arkadaşımız Boehringer Ingelheim Türkiye’de başladıkları yolculuklarını geçirdikleri transfer sürecinin ardından Boehringer Ingelheim’ın global ekiplerinin çatısı altında sürdürmeye başladılar.
Çalışma arkadaşlarımızın bu yeni yolculuğa adım atmaları ve yeni ekipleriyle gösterdikleri başarılara tanıklık etmek her birimiz için tarifsiz bir mutluluk oldu. Global ekiplerimizi yerel yıldızlarımız ile desteklemeye ve çalışan gelişimine tüm kaynaklarımızla katkı sunmaya devam edeceğiz.
Okan Güner kimdir?
Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü mezunudur. Yüksek lisansını Pennsylvania State Üniversitesi’nde işletme alanında tamamladı. Sektördeki 20 yıllık deneyimi süresince Türkiye’nin yanı sıra, Rusya ve Avrupa da dahil olmak üzere pek çok farklı pazarda pek çok farklı sorumluluk üstlendi, performansta mükemmellik, iş geliştirme, lokalizasyon girişimlerine öncülük etme, geri ödeme alanındaki kompleks süreçlere yön verme, başarılı iş modellerinin kurulması ve yetenek gelişimi konularındaki çalışmalara liderlik etti.
Nisan 2022 itibariyle de Türkiye Genel Müdürü olarak Türkiye organizasyonunun Hindistan, Orta Doğu, Afrika ve Türkiye’den oluşan IMETA bölgesindeki güçlü konumunu devam ettirecek stratejilerin geliştirilmesi ve bu stratejilerin hayata geçirilmesi gibi süreçleri yönetiyor.
Boehringer Ingelheim Hakkında
Boehringer Ingelheim bugün ve nesiller boyunca yaşamları dönüştüren çığır açan terapiler üzerinde çalışıyor. Önde gelen araştırma odaklı bir ilaç şirketi olan Boehringer Ingelheim, karşılanamayan sağlık ihtiyaçlarının yüksek olduğu alanlarda inovasyonlar aracılığıyla değer yaratıyor. Kurulduğu 1885 yılından günümüze aile şirketi kimliğini koruyan Boehringer Ingelheim, çalışmalarında uzun vadeli sürdürülebilir bir yaklaşımı benimsiyor. 53.000’i aşkın çalışanıyla İnsan Sağlığı ve Hayvan Sağlığı olmak üzere iki iş alanında 130’dan fazla pazara hizmet sunuyor.