Bayer, Kardiyovasküler Hastalıklara Yönelik Yenilikçi Tedavi Stratejilerini Paylaştı

120 yılı aşkın süredir kardiyovasküler hastalıklar alanında yenilikçi tedaviler geliştiren Bayer, Avrupa Kardiyoloji Derneği (ESC) Kongresi kapsamında düzenlediği global basın toplantısında kalp yetmezliği başta olmak üzere kardiyovasküler hastalıklara yönelik güncel bilimsel verileri ve yenilikçi tedavi stratejilerini paylaştı.

Çoğu zaman tip 2 diyabet, hipertansiyon ve kronik böbrek hastalığı ile birlikte seyreden kardiyovasküler hastalıklar, dünya genelinde her üç ölümün birinden sorumlu ve bu oranın önümüzdeki yıllarda daha da artması bekleniyor.

Bayer, kardiyovasküler hastalıklar alanında karşılanmamış tıbbi ihtiyaçların en yoğun olduğu kalp yetmezliği, kronik böbrek hastalığı ve nadir kardiyovasküler hastalıklar gibi alanlara odaklanarak hem bugünün sağlık sistemlerine katkı sağlamayı hem de geleceğin tedavi standartlarını dönüştürmeyi hedefliyor.

Her beş kişiden biri kalp yetmezliği geliştirme riski taşıyor

Kalbin doku ve organlara yeterli kanı pompalayamaması sonucu ortaya çıkan kalp yetmezliği, dünya genelinde 64 milyondan fazla insanı etkiliyor. Yaşlanan nüfusla birlikte bu sayının önümüzdeki on yıl içinde önemli ölçüde artması bekleniyor. Yapılan araştırmalara göre, her beş kişiden biri yaşamı boyunca kalp yetmezliği geliştirme riski altında. Hastalığın belirtileri arasında baş dönmesi, nefes darlığı, kronik yorgunluk, uyku bozukluğu, göğüs rahatsızlığı, bacaklarda şişlik, kronik öksürük ve hırıltı yer alıyor. Kalp yetmezliğinin başlıca risk faktörleri ise hipertansiyon, diyabet, sigara kullanımı, miyokard enfarktüsü ve koroner arter hastalığı.

Kalp yetmezliği, 65 yaş üstü bireylerde hastaneye yatışların en yaygın nedeni

Kalp yetmezliği yalnızca kalbi değil; beyin, akciğer, karaciğer ve özellikle böbrek gibi diğer organları da etkileyebiliyor. 65 yaş üstü bireylerde hastaneye yatışların en yaygın nedeni olurken, küresel sağlık sistemlerine yıllık 346 milyar dolarlık bir ekonomik yük getiriyor. Bu maliyetin %87’si yalnızca hastane yatışlarından kaynaklanıyor. Tüm mevcut tedavi yöntemlerine rağmen, kalp yetmezliği tanısı alan hastaların yaklaşık %30’u ilk bir yıl içinde hayatını kaybederken, bu oran beşinci yılda %40’a kadar çıkıyor.

“Hem bugün hem de gelecekte hastalar için anlamlı bir fark yaratmayı amaçlıyoruz”

Kardiyovasküler hastalıklar alanında 120 yılı aşkın süredir yenilikçi tedaviler geliştiren Bayer, Avrupa Kardiyoloji Derneği (ESC) Kongresi kapsamında 1 Eylül’de düzenlediği global basın toplantısında kalp yetmezliği başta olmak üzere kardiyovasküler hastalıklara yönelik güncel bilimsel verileri ve yenilikçi tedavi stratejilerini paylaştı.

Toplantıda konuşan Global Ürün Stratejisi, Ticarileşme Başkan Yardımcısı ve Bayer İlaç Liderlik Ekibi Üyesi Christine Roth, “Kalp yetmezliği, dünya genelinde ciddi bir sağlık sorunu olmaya devam ediyor. Bayer olarak bu alandaki araştırma ve geliştirme çalışmalarımızla yalnızca tedavi değil, tanıdan başlayarak hasta yolculuğunun her aşamasını kapsayan bütüncül çözümler sunmaya odaklanıyoruz. Faaliyetlerimiz, dünya çapında uzmanlaşmış radyoloji ekibimiz tarafından geliştirilen kişiselleştirilmiş kardiyovasküler görüntüleme çözümlerinden, çeşitli kardiyovasküler hastalıkları hedefleyen ilaç portföyümüze kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Özellikle kalp yetmezliği alanındaki çözümlerimizle hastalığın farklı evrelerindeki bireylere destek olmaya çalışıyoruz” dedi.

İlginizi çekebilir

Sinüzit Tedavi Edilmezse Tehlikeli Olabilir!

Yüzümüzde sinüs olarak adlandırılan boşlukların içinde yer alan mukoza örtüsünün iltihaplanmasıyla karakterize bir hastalık olan sinüzit, yaşam kalitesini oldukça düşürebilen bir hastalık. Sinüs boşluklarının enfeksiyonu olarak da tanımlanan ve akut ile kronik olmak üzere iki gruba ayrılan sinüzitin şiddeti ise hastadan hastaya değişiyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Dilaver Özturan, günümüzde alerjen faktörlerin artması, sigara kullanımı ve  kapalı ortamlarda daha fazla zaman geçirilmesi nedeniyle tüm dünyada kronik sinüzitin görülme sıklığının giderek arttığına işaret ederek, “Özellikle kronik sinüzitin tedavisinde gecikildiğinde enfeksiyonun vücutta yayılması sonucunda ciddi sağlık sorunları gelişebilmektedir. Öyle ki sinüsler göze ve beyne çok yakın organlardır. Dolayısıyla, sinüzit nadiren de olsa göz apseleri, görme kaybı ve menenjit olarak bilinen beyin zarı iltihaplanmasına neden olabilir. Ayrıca, astım tanısı konulan pek çok hastada kronik sinüzit hastalığı eşlik edebilmektedir. Bu, sinobronşial hastalık olarak adlandırılır” diyor.