Novartis Türkiye Pazara Erişim, Sağlık Çözümleri ve Kamu İlişkileri Direktörü Doruk Arbay ile Türkiye’de ve dünyada yenilikçi ilaçların pazar erişim süreçleri, Türkiye’de bu konuda gelişmesi gereken alanlar, Novartis Türkiye’nin pazara erişim, sağlık çözümleri ve kamu ilişkileri departmanının çalışmaları hakkında konuştuk.
Bize biraz kendinizden, ekibinizden ve departmanınızın sorumluluk alanlarından bahseder misiniz?
Telekomünikasyon, perakende, hızlı tüketim ürünleri, teknoloji ve son olarak da ilaç sektörü dahil olmak üzere 26 yıllık çalışma hayatım var. Bulunduğum sektörlerde kamu ilişkileri ve dış ilişkiler alanında birçok rolde sorumluluk aldım. 2023 Ocak tarihinden bu yana ise Novartis Türkiye Pazara Erişim, Sağlık Çözümleri ve Kamu İlişkileri Departmanı’nda görevime devam ediyorum.
Departman olarak şirketin özellikle düzenleyici kurumlar, özel/kamu hastane yönetimleri, hekim birlikleri, sivil toplum kuruluşları gibi dış paydaşlarla olan ilişkilerini yönetmek, bu alandaki stratejiyi belirlemek ve hayata geçirmekten sorumluyuz.
Pazara erişim ekibimiz, ülkemize sunulacak yenilikçi ilaçlarımızın hastalara ulaşması amacıyla çalışıyor.
Kamu ilişkileri ekibimiz ülkemizdeki sağlık politikalarını ilgilendiren yasa, yönetmelik ve regülasyonları yakından takip ederek ilaca erişimi geliştirecek önerileri ilgili kamu kurumlarıyla istişare ediyor.
Sağlık çözümleri ekibimiz ise, özellikle hastaneler ve hekim dernekleri ile iş birlikleri yaparak, gelişime yönelik ihtiyaçları belirleme ve çözüm önerileri üzerine çalışmalar yapıyor.
Pazar erişim birimlerinin sektörde nasıl bir ihtiyaçla kurulduğu, geliştiği ve önemi hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?
Pazar erişim, ilaç sektörü için uzun yıllardır stratejik bir birim. Günümüze kıyasla, bundan 15-20 yıl önce, yenilikçi ilaçların sosyal güvence kapsamına alınmasının daha kolay olduğu söylenilir. Ancak, özellikle 2008-2009 yılları itibarıyla ve global bütçe uygulamalarıyla, ilaç fiyatlandırmasına ve geri ödeme koşullarına dair kısıtlayıcı regülasyonlar ve uygulamalar gelişmeye başladı. Özellikle 2008-2009 yıllarından bu yana global bütçe uygulamaları, ilaç fiyatlandırma ve geri ödemeye yönelik regülasyonların gelişmeye başlamasıyla, ülkemizde de ilaç harcamalarının GSYİH’ye göre yıllar içinde azaldığı gözlemleniyor. 2009 yılında %1,61 olan bu oran 2012 yılından bu yana %1’in altında seyretmiş, 2022 yılında ise tüm zamanların en düşük seviyesi olan %0,6 düzeyine gerilemiştir. OECD ülkeleri genelinde bu oran %1.3’tür. Yenilikçi ilaçların sürdülebilir şekilde güvence altına alınması, diğer ülkelere kıyasla benzer sürelerde değerlendirilip, hasta erşimine sunulması büyük önem arz etmektedir.
Pazar erişim birimleri ilaç endüstrisini etkileyen bu gelişmeler neticesinde merkezi bir fonksiyon haline geldi. Biz de Novartis Türkiye Pazar Erişim Departmanı olarak sağlık ekosistemi ile yakın etkileşimi sürdürüyor, yenilikçi ilaçların klinik ve maliyet faydalarını ilgili paydaşlarımıza aktarıyor, ilaçların hastaya erişmesini güvence altına alacak yenilikçi modeller geliştirme çalışmalarına ortak olmaya çalışıyoruz.
Ülkemizdeki ilaçların pazar erişim sürecini biraz anlatır mısınız? Bu anlamda Türkiye’deki genel durumu değerlendirecek olursanız dünyadan nasıl farklarımız var?
Pazara erişim sürecini anlamak için öncelikle sağlık ekonomisini ve bunun içerisindeki geri ödeme sistemini anlamak gerekir. Geri ödeme sistemi, bireylere sunulan sağlık hizmetleri ve ilaçların finansmanının ilgili kurumca hangi usul ve esaslara göre karşılanacağını ve nasıl işletileceğini belirleyen bir sistemdir. Sistemdeki temel amaç; ilaç ve sağlık hizmetlerinin bilime ve kalite standartlarına uygun şekilde, herkese eşit ve adil sunumunun sağlanması ve halk sağlığının da korunarak hastaların sağlık hizmetleri ve ilaçlara erişiminin sağlanmasıdır.
Türkiye’de Sosyal Güvenlik Kurumu’nca (SGK) finansmanı sağlanacak ürün ve hizmetlerin ödenme kriterlerini düzenleyen mevzuat Sağlık Uygulama Tebliği’dir. Geri ödemeye ilişkin usul ve esaslar, yetkilendirilmiş komisyonlarca değerlendirilerek karara bağlanmaktadır.
Bu komisyonlarda alınan kararlarda, söz konusu tedavilere yönelik karşılanmamış ihtiyaç, tedavilerin klinik değeri ve bütüncül ekonomik faydalarla birlikte, doğrudan ilaç bütçesine olan kısa vadeli etkileri de ön planda tutulmaktadır. Ekonomik zorluklar neticesinde, gelecek yeni nesil bir tedavinin, mevcut piyasada bulunan bir önceki nesil tedavilerle aynı veya daha düşük bir fiyatla sunulması eğilimi, tasarruf sağlanması beklentisini beraberinde getirmiştir. Bu nedenle yakın dönemde yenilikçi ilaçların ülkemizde hasta erişimine sunulmasında bir gerileme gözlemlemekteyiz.
Örneğin, EFPIA tarafından Nisan 2023’te yapılan Hastaların Yenilikçi Tedavilere Erişim Göstergeleri araştırma raporuna göre; Avrupa ülkelerinde yenilikçi ilaçlara erişim oranı ortalama %45 olup, Türkiye’de bu oran %6’dır.
Öte yandan ülkemizde toplam sağlık harcamalarının GSYİH’ye oranı 2009 yılında %5,8 iken bu oran 2020 yılında %5,0 ve 2021 yılında %4,9 olarak gerçekleşmiştir. Avrupa Birliği’nde ise bu %10,9 civarındadır.
En önemli paydaşlarınız kimler ve nasıl bir iş birliği ile çalışmalarınızı yürütüyorsunuz?
Sıklıkla iletişimde olduğumuz kamu kuruluşları Sosyal Güvenlik Kurumu, T.C. Sağlık Bakanlığı, T.C. Maliye Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ve kamu-özel hastane yönetimleri olarak sıralanabilir. Genel sağlık ekosistemi düşünüldüğünde ise hekimlerimiz, hastaneler, eczaneler, ecza depoları, kamu yararına çalışan hasta ve hekim dernekleri de önemli paydaşlarımızdır. Bu geniş çerçeve içerisinde paydaşlarımızın ihtiyaçlarını anlamaya, bu ihtiyaçları birlikte çözebilmek için birlikte projeler üretmeye çalışıyoruz. Bunların dışında YASED, AIFD, üniversiteler, gibi sivil toplum kuruluşları ile de aktif bir iş birliği içinde çalışmaktayız.
Pazar erişim fonksiyonu bir ilaç firması için nasıl fark yaratabilir?
Pazar erişim fonksiyonunu bir köprü olarak değerlendiriyorum. Yenilikçi ilaçların ülkemiz sağlık sisteminde nasıl konumlanabileceğini değerlendiriyoruz ve doğru ilacın doğru zamanda doğru hastaya ulaşmasını sağlamak istiyoruz. Bu hedefe, kamu kaynaklarının verimli ve etkin şekilde kullanılmasını da gözeterek ulaşmaya çalışıyoruz. Buradaki birinci önceliğimiz ilacın hastaya ulaşması. Bu anlamda ilaçlar hastaya ulaştığı anda fark yarattığımızı söyleyebiliriz.
Bu alanda çalışmanın zorlu/keyifli tarafları neler?
Pazara erişim oldukça dinamik ve gündemi değişken bir alan. Bir gün klinik çalışma sonuçlarını değerlendirirken, başka bir gün tıbbi kongrede hekimlerimizle hastalık yolağını tartışabiliyor veya bir gün yeni ürün lansmanı için şirket içi toplantılara katılıp, başka çeşitli kamu kurumlarıyla görüşmelere gidebiliyoruz.
Hayata geçirdiğimiz her projenin ve çalışmanın, hastalara ve yakınlarına dokunduğunun bilincindeyiz. Bu da büyük bir sorumluluk ve aynı zamanda başarılı sonuçlarda büyük mutluluk kaynağı oluyor.
Son olarak pazar erişimin geleceği hakkındaki görüşlerinizi de alabilir miyiz?
Ülkemizde hastaların yenilikçi ilaçlara erişmesi bir numaralı önceliğimizdir. Geri ödeme süreçlerinde karar vericiler, ilaçların sadece maliyetini değil, değerini de dikkate almalıdır. Tedavilerin toplum sağlığındaki rolü göz önüne alındığında yenilikçi bir ilacın hastaya ulaştırılmasının ‘beşeri sermaye yatırımı’ olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Ülkemiz 20 yılı aşkın bir süredir Genel Sağlık Sigortası ile son derece geniş bir yelpazeyle sağlığa erişimi kapsamaktadır ve bu sistem ile hastalar diğer ülkelere kıyasla oldukça uygun maliyetlerle tedaviye erişime olanak buluyor.
Dünyada bireysel olarak sağlığa erişim anayasal bir haktır ve bunun kaliteli bir şekilde bireylerin erişimine sunulduğu ülke sayısı çok azdır. Türkiye bu konuda fark yaratmıştır. Bununla birlikte son dönemde yaşanan ekonomik zorluklar nedeniyle yenilikçi i ilaca ayrılan toplam bütçe konusunda gelişim alanı olduğunu değerlendiriyoruz. Yenilikçi ilaçların finansmanı için ayrı bir bütçe ya da finansman mekanizması oluşturulması ve bu bütçenin endüstri ve kamu iş birliği disipliniyle yönetilmesinin bu konuyu daha etkin bir şekilde yönetme imkânı vereceğini düşünüyoruz.
Temel tıbbi istatistikler ve verilere erişim, gelişim alanı olarak değerlendirebileceğimiz bir başka alan. Veri paylaşımının yasal zemininin oluşturulması ve veri üretiminin geliştirilmesi, bizler tarafından sunulabilecek kanıta dayalı, ihtiyaç odaklı ve yenilikçi finansal modellerin uygulanması için de bir fırsat yaratacaktır.
Ülkemizin sağlık alanındaki potansiyelinin, güçlü sağlık sistemi ve altyapısının, dünyada örnek olmuş dijital uygulamalarının (e-nabız) yerli üretim ve geliştirme kapasitesinin, ihracat fırsatlarının ve tüm bunların da sürdürülebilir kalkınmaya potansiyel katkısının farkındayız. Bu büyük potensiyeli daha iyi kullanmak hepimizin ortak arzusu. Sağlığın bir harcama kalemi değil, bir yatırım olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Son olarak WIFOR Enstitüsü tarafından yapılan ve sonuçların Türkiye’ye uyarlanabileceği güncel bir çalışmayı paylaşmak isterim. Bu çalışmaya göre; yeni ilaçlar için harcanan her 1 Avroluk yatırımın ekonomiye geri dönüşünün 4 Avro olduğu belirlenmiştir. Aynı çalışmada, hastalık yükünün en yüksek olduğu ilk 3 tedavi alanında hasta erişimine sunulmuş olan yenilikçi ilaçların ve söz konusu ilaçların eşdeğerlerinin ekonomiye sağladığı pozitif katkının, kamunun finanse ettiği toplam ilaç bütçesinden en az 1.5 kat daha fazla olduğu görülmektedir.
Bu çalışmadan yola çıkarak belirtmek isterim ki; yenilikçi ürünlerin sağladığı değerin karşılığını aldığı bir mekanizma sayesinde, asıl hedefimiz olan, hastaların yenilikçi tedavilere erişimini tüm paydaşların dahil olduğu iş birlikçi çalışmalar ile sürdürülebilir bir şekilde güvence altına almak mümkündür.